Bujar Alimani, Yeni Arnavut Sinemasının en üretken ve önemli yazar/yönetmenlerinden biridir.

KATOI (Kulübe), GAS, BUSULLA (Pusula) ve NJE HISTORY DASHURIE (Bir Aşk Hikayesi) gibi olağanüstü bir dizi avangart kısa filmle sinemacılığa başlamasından bu yana Bujar'ın çalışmaları, vahşiliğiyle övgülerle taçlandırıldı. cesur gerçekçilikle harmanlanmış hayal gücü. İki kez Oscar'a aday gösterilen Bujar'ın çalışmaları, Sundance ve Berlin de dahil olmak üzere dünya çapındaki tüm büyük film festivallerinde gösterildi; dünya çapında eleştirmenlerce beğenilen kısa filmler ve uzun metrajlı filmlerle sayısız uluslararası film festivali ödülü aldı ve çalışmaları en prestijli kurumların bazılarında gösterildi. NYC'deki MoMa da dahil olmak üzere uluslararası alanda, onun önemli bir sanat evi hiti olduğunu kanıtlıyor.

Bujar, eleştirmenler tarafından bir başyapıt olarak kabul edilen ilk uzun metrajlı filmi AMNISTIA'yı (Amnesty) yazıp yöneterek uzun metrajlı filmlere yönelmeye başladı. Berlinale'de (Berlin Film Festivali) CICAE ödülünü kazandı ve dünya çapında 80 film festivaline daha katıldı ve bunların 13'ünü daha kazandı. Bu başarı, 2012 yılında AMNISTIA'nın resmi olarak Arnavutluk'u Oscar'larda temsil etmek üzere seçilmesiyle doruğa ulaştı ve bu da onun New York City'deki MoMA'da (Modern Sanatlar Müzesi) onurlandırılmasına yol açtı.

AMNISTIA'nın başarısının ardından Bujar'ın ikinci uzun metrajlı filmi KROM (Chromium), ilk gösterimini Karlovy Vary film festivalinde (Çek Cumhuriyeti) yaptı ve ardından dünya çapında 18 uluslararası festivale katılarak bir kez daha birçok ödül kazandı. Tıpkı AMNISTIA gibi KROM da Arnavutluk'u 2016 Akademi Ödülleri'nde yabancı dil kategorisinde temsil etmeye devam etti.

Bir sonraki uzun metrajlı filmi THE DELEGATION'ı çekerken Bujar, tutkusunun peşinden gitmeye ve Sundance ve Tribeca festivallerinde yapımcılar ve yatırımcılar arasında heyecan uyandıran MISSING EARRING ile türünün tek örneği olan bağımsız bir kısa film çekmeye zaman buldu.

2018 yılında Bujar'ın bağımsız film dünyasındaki yükselişi, ZOIS adlı belgeselinin Queens Dünya Film Festivali'nde En İyi Belgesel ve En İyi Yönetmen dallarına aday gösterilmesiyle daha da perçinlendi.

Bu başarının ardından Bujar, her ikisi de Scorsese ve Tarantino tarzında cesur bağımsız uzun metrajlı filmler olan sonraki iki projesi SNOW ve ESCORTS'u resmen duyurdu.